|
Category |
Turkish |
English |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
kızarmış ekmek (dilim halinde) |
toast n.
|
|
I have steak, eggs, hash browns, toast, and coffee.
Biftek, yumurta, patates kızartması, kızarmış ekmek ve kahve var.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
inşaat halinde olmak |
be under construction v.
|
|
I wish the tower hadn't been under construction when we visited it.
Keşke biz onu ziyaret ettiğimizde kule inşaat halinde olmasaydı.
More Sentences
|
3 |
General |
irtibat halinde olmak |
keep in touch v.
|
|
You should keep in touch with Mr Smith.
Bay Smith ile irtibat halinde olmalısınız.
More Sentences
|
4 |
General |
temas halinde olmak |
be in touch v.
|
|
He confessed in court that he was in touch with racist groups.
O, ırkçı gruplarla temas halinde olduğunu mahkemede itiraf etti.
More Sentences
|
5 |
General |
temas halinde olmak |
keep in touch v.
|
|
We keep in touch.
Temas halinde olalım.
More Sentences
|
6 |
General |
temas halinde kalmak |
stay in contact v.
|
|
I stay in contact with Tom.
Tom ile temas halinde kalmak istiyorum.
More Sentences
|
7 |
General |
temas halinde olmak |
keep in touch v.
|
|
Tom and Mary agreed to keep in touch.
Tom ve Mary temas halinde olmayı kabul etti.
More Sentences
|
8 |
General |
(konvoy halinde) eşlik etmek |
convoy v.
|
|
The armoured trucks convoyed the cargo across the country.
Zırhlı kamyonlar, ülke boyunca kargoya eşlik etti.
More Sentences
|
9 |
General |
maddeler halinde belirtmek |
itemize v.
|
|
The accountant will itemize all the expenses in the financial report.
Muhasebeci, tüm harcamaları mali raporda maddeler halinde belirtecek.
More Sentences
|
10 |
General |
yarış halinde olmak |
race v.
|
|
Tech-savvy teens are racing to get the new smartphone.
Teknoloji meraklısı gençler yeni akıllı telefonu almak için yarış halindeler.
More Sentences
|
Common Usage |
|
11 |
Common Usage |
uyku halinde |
dormant adj.
|
|
General |
|
12 |
General |
bir bütün halinde toplama |
embodying n.
|
|
13 |
General |
bir bütün halinde toplayan |
embodier n.
|
|
14 |
General |
tek sıra halinde yürüme |
defiling n.
|
|
15 |
General |
ekip halinde çalışma ruhu |
team spirit n.
|
|
16 |
General |
tabakalar halinde dizilim |
delamination n.
|
|
17 |
General |
küçük lokmalar halinde yeme |
nibbling n.
|
|
18 |
General |
büyük kütleler halinde yüzen esmer yosun |
sargassum n.
|
|
|
19 |
General |
ince bir tabaka halinde olan parça |
flake n.
|
|
20 |
General |
takım halinde olma |
teaming n.
|
|
21 |
General |
sıvı halinde atık |
effluent n.
|
|
22 |
General |
taş yığını halinde anıt |
cairn n.
|
|
23 |
General |
beş dizelik bölümler halinde yazılmış eser |
pentastich n.
|
|
24 |
General |
kabuğu ince pullar halinde dökülme (ağaç) |
exfoliating n.
|
|
25 |
General |
taş yığını halinde mezar |
cairn n.
|
|
26 |
General |
alan (şerit halinde uzanan) |
swath n.
|
|
27 |
General |
dizi halinde yayınlanan karikatür |
cartoon n.
|
|
28 |
General |
gaz halinde olma durumu |
gaseousness n.
|
|
29 |
General |
paket halinde atık |
package waste n.
|
|
30 |
General |
zamanı çok hassas dilimler halinde ölçen alet |
chronometer n.
|
|
31 |
General |
dalgalar halinde yayılma |
surge n.
|
|
32 |
General |
tabaka halinde pamuk |
batting n.
|
|
33 |
General |
kanun halinde toplama |
codification n.
|
|
34 |
General |
kıvrımlar halinde duran kumaş |
drapery n.
|
|
35 |
General |
i halinde isim fiil |
supine n.
|
|
36 |
General |
parça halinde olma özelliği |
fragmentariness n.
|
|
37 |
General |
grup halinde sözde ciddi bir maksatla seyahat etme |
junketing n.
|
|
38 |
General |
sekiz yaprak halinde katlanmış kağıt tabakası |
eightvo n.
|
|
|
39 |
General |
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (yer) |
takeaway n.
|
|
40 |
General |
toz halinde olma |
powderiness n.
|
|
41 |
General |
akın halinde gitme |
surge n.
|
|
42 |
General |
sos tehlike halinde verilen imdat sinyali |
sos n.
|
|
43 |
General |
beraberlik halinde oynanan el |
rubber n.
|
|
44 |
General |
bir sıvının sprey halinde dağıtılmasını sağlayan aygıt |
nebuliser n.
|
|
45 |
General |
bir sıvının sprey halinde dağıtılmasını sağlayan aygıt |
nebulizer n.
|
|
46 |
General |
hükümet halinde olmayan |
nongovernment n.
|
|
47 |
General |
yapım halinde yol |
road under construction n.
|
|
48 |
General |
toz halinde madde |
dust n.
|
|
49 |
General |
pul halinde ayrılıp düşen |
flaking n.
|
|
50 |
General |
alabora olması halinde otomatik olarak düzgün duruma gelen küçük bot |
self-righting n.
|
|
51 |
General |
sıcak yemeklerin paket halinde satıldığı (dükkan) |
take-out n.
|
|
52 |
General |
kendi halinde insan |
an honest joe n.
|
|
53 |
General |
saplantı halinde japon anime/manga tutkunu insan |
otaku n.
|
|
54 |
General |
denizde kendi halinde yüzen şeyler |
drift stuff n.
|
|
55 |
General |
ancak bir kişinin sığabileceği çekmece benzeri kompartmanlar halinde uyunacak yer |
capsule hotel n.
|
|
56 |
General |
yüklü/yığın halinde aktarım |
bulk transfer n.
|
|
57 |
General |
koro halinde/hep birlikte şarkı/marş söyleme |
sing-along n.
|
|
58 |
General |
taslak halinde olma |
sketchiness n.
|
|
59 |
General |
kilise apsisinde yükselen sıralar halinde yer alan din görevlilerinin oturma yeri |
synthronon n.
|
|
60 |
General |
küçük parçalar halinde kırılmış buz |
ice chips n.
|
|
61 |
General |
ruh halinde ani değişimler |
mood changes n.
|
|
62 |
General |
ruh halinde ani değişimler |
mood swings n.
|
|
63 |
General |
ishal halinde gelen dışkı |
squit n.
|
|
64 |
General |
kümeler halinde büyüyen bir çimen türü |
bunch grass n.
|
|
65 |
General |
kişinin tek paragraf halinde kısa özgeçmişi |
bio statement n.
|
|
66 |
General |
kişinin tek paragraf halinde kısa özgeçmişi |
biographical statement n.
|
|
67 |
General |
satırlar ve sütunlar halinde düzenlenmiş veri seti |
tabular array n.
|
|
68 |
General |
belirli bir uzunlukta kütükler halinde kesilmiş yakacak odun |
tallwood n.
|
|
69 |
General |
panik halinde olma |
affrightment [obsolete] n.
|
|
70 |
General |
taş yığını halinde mezar |
carn n.
|
|
71 |
General |
yüzlükler halinde ayırma |
centuriation n.
|
|
72 |
General |
nesnelerin düz bir çizgi halinde hizalanması |
alineation n.
|
|
73 |
General |
nesneleri düz bir çizgi halinde hizalayan kimse |
aliner n.
|
|
74 |
General |
nesnelerin düz bir çizgi halinde hizalanması |
allineation n.
|
|
75 |
General |
(çin'de) kırsal alanlardan kitleler halinde şehre göç etmiş genç nesil |
ant tribe n.
|
|
76 |
General |
bir birim halinde elleçlenebilen paketlenmiş öğeler |
unitized load n.
|
|
77 |
General |
birimleri partiler halinde düzenleyen kimse |
unitizer n.
|
|
78 |
General |
birimleri partiler halinde düzenleyen şey |
unitizer n.
|
|
|
79 |
General |
derileri tuzlayıp yataklar halinde katlayan deri işçisi |
bedder n.
|
|
80 |
General |
tabletler halinde satılan katışıksız bir beyaz kurşun çeşidi |
krems lead n.
|
|
81 |
General |
balkanlar'da dağınık topluluklar halinde yaşayan bir halk |
vlach n.
|
|
82 |
General |
balkanlar'da dağınık topluluklar halinde yaşayan bir halkın konuştuğu rumence lehçesi |
vlach n.
|
|
83 |
General |
balkanlar'da dağınık topluluklar halinde yaşayan bir halk |
walach n.
|
|
84 |
General |
balkanlar'da dağınık topluluklar halinde yaşayan bir halkın konuştuğu rumence lehçesi |
walach n.
|
|
85 |
General |
ambalajlamak için ayakkabıları veya çorapları çift halinde düzenleyen işçi |
mater n.
|
|
86 |
General |
sıralar halinde ekim yapabilmek için toprağı işaretlemek üzere kullanılan alet veya parça |
marker n.
|
|
87 |
General |
küçük fırfırlar halinde plilenmiş malzeme şeridi |
quilling n.
|
|
88 |
General |
kamu kaynaklarına erişimi olanların yetkili konumda bulunanlarla anlaşma halinde yaptığı bir dolandırıcılık |
bobol n.
|
|
89 |
General |
küçük ve yuvarlak porsiyonlar halinde servis edilen balık, et veya etli börek |
medallions n.
|
|
90 |
General |
stadyumdaki izleyicilerin birbirine izleyen bölümler halinde ayağa kalkarak kollarını kaldırıp sonra da oturarak yarattıkları dalgalanma efekti |
mexican wave n.
|
|
91 |
General |
yalnızca birkaç yüz mikrometrelik çapı bulunan ve kan gibi sıvılarda süspansiyon halinde tutulabilen çok küçük kabarcık |
microbubble n.
|
|
92 |
General |
(insanları, hayvanları) grup halinde bir araya getirmek |
herd together n.
|
|
93 |
General |
özellikle kale duvarının tepesine inşa edilen sıra halinde ahşaptan geçici barınaklar |
bratticings [obsolete] n.
|
|
94 |
General |
gruplar halinde çalışan yankesici |
mobsman [obsolete] n.
|
|
95 |
General |
ekipler halinde çalışan yankesici |
mobsman [obsolete] n.
|
|
96 |
General |
lokmalar halinde dağıtma |
morselling n.
|
|
97 |
General |
küçük porsiyonlar halinde dağıtma |
morselling n.
|
|
98 |
General |
(araçtaki mekanizmalar) birbiriyle etkileşim halinde olan parçaların düzeni |
hookup n.
|
|
99 |
General |
sürü halinde yaşama |
gregarianism n.
|
|
100 |
General |
sürü halinde yaşama |
gregariousness n.
|
|
101 |
General |
dizi halinde yayınlanmayan televizyon programı |
one shot n.
|
|
102 |
General |
dizi halinde yayınlanmayan televizyon programı |
one-shot n.
|
|
103 |
General |
tomar halinde yuvarlanmış kağıt para |
roll n.
|
|
104 |
General |
tekrarlanması halinde büyük zararlar verebilecek olay |
russian roulette n.
|
|
105 |
General |
küçük hayvanların damlalar halinde su içebildiği bir su kabı |
dewdrop n.
|
|
106 |
General |
teşkilat halinde olmama |
disorganization n.
|
|
107 |
General |
teşkilat halinde olmama |
disorganisation n.
|
|
108 |
General |
sıra halinde düzenlenmiş şeyler |
column n.
|
|
109 |
General |
sıra halinde düzenlenmiş bir insan grubu |
column n.
|
|
110 |
General |
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit |
cost n.
|
|
111 |
General |
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit |
cotise n.
|
|
112 |
General |
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit |
cottise n.
|
|
113 |
General |
(armacılıkta) çift halinde bulunan dar şerit |
cotice n.
|
|
114 |
General |
farklı uzunluklarda iki çift halinde olma (erkek organı) |
didynamy n.
|
|
115 |
General |
alışkanlık halinde yapılan aktiviteler |
diet n.
|
|
116 |
General |
damlalar halinde düşme |
dribble n.
|
|
117 |
General |
paket halinde terapötik uygulama |
packing n.
|
|
118 |
General |
uzun çubuklar halinde kurutulan balık tutkalı |
pipe n.
|
|
119 |
General |
tamamı rulo halinde toplanmış saç |
pompadour n.
|
|
120 |
General |
birbirinin devamı olan parçalar halinde çıkarılan yayın |
continuation n.
|
|
121 |
General |
uzun sıra halinde ilerleyen bir dizi insan |
crocodile n.
|
|
122 |
General |
kendi halinde kimse |
fat-cat n.
|
|
123 |
General |
nöbetler halinde görülme |
intermittence n.
|
|
124 |
General |
rulo şerit halinde basılmış damga pulu |
coil n.
|
|
125 |
General |
mücadele verilmesi halinde mevcut olan kazanma ihtimali |
fighting chance n.
|
|
126 |
General |
birada asıltı halinde bulunan katkı maddesi parçacıkları |
flyer n.
|
|
127 |
General |
sayfa benzeri bir dizi bölüm halinde katlanmış olan basılı kağıt |
folder n.
|
|
128 |
General |
sıra, dizi veya topluluk halinde bulunup zorlu bir sınav teşkil eden şey |
gauntlet n.
|
|
129 |
General |
ihtilaf halinde federal kanunun eyalet kanunu yerine geçmesine ilişkin doktrin |
preemption n.
|
|
130 |
General |
dört kişilik takımlar halinde oynanan atış poligonunda havaya fırlatılan hedefleri vurma oyunu |
scoot n.
|
|
131 |
General |
uyku halinde olma |
slumber n.
|
|
132 |
General |
kendi halinde olma |
prudence n.
|
|
133 |
General |
çürüme halinde olma |
putridness n.
|
|
134 |
General |
ince tabakalar halinde satılan sabun |
soap flakes n.
|
|
135 |
General |
asıl mirasçının erginlik çağına girmemiş olması halinde yedek varis atama |
substitution n.
|
|
136 |
General |
boş bardağı çevirdiğinde bardağın dibindeki damlaların tırnaktan akması halinde oyuncunun daha fazla içki içtiği bir oyun |
supernaculum [obsolete] n.
|
|
137 |
General |
ışın halinde yayılmak |
radiate v.
|
|
138 |
General |
dalgalar halinde yükselmek |
billow v.
|
|
139 |
General |
tabaka halinde dökülmek |
flake away v.
|
|
140 |
General |
sürü halinde toplanmak |
flock v.
|
|
141 |
General |
sürü halinde hareket etmek |
flock v.
|
|
142 |
General |
biçimsiz parçalar halinde bir araya getirmek |
lump v.
|
|
143 |
General |
en güzel halinde olmak |
be in the pink v.
|
|
144 |
General |
iletişim halinde bulunmak |
keep in touch v.
|
|
145 |
General |
önemli haberleri özet halinde vermek |
give a roundup of the news v.
|
|
146 |
General |
doğurma halinde olmak |
labor v.
|
|
147 |
General |
iletişim halinde bulunmak |
stay in touch with v.
|
|
148 |
General |
tabaka halinde dökülmek |
flake off v.
|
|
149 |
General |
toplantı halinde olmak (resmi bir meclis/kurul vb) |
sit v.
|
|
150 |
General |
savaş halinde olmak |
war v.
|
|
151 |
General |
taslak halinde çizmek |
sketch v.
|
|
152 |
General |
panik halinde kaçmak |
stampede v.
|
|
153 |
General |
dolu halinde yağmak |
hail v.
|
|
154 |
General |
savaş halinde olmak |
be at war v.
|
|
155 |
General |
sıra halinde gitmek |
string v.
|
|
156 |
General |
toplantı halinde olmak |
be in session v.
|
|
157 |
General |
tabakalar halinde dizmek |
delaminate v.
|
|
158 |
General |
akın halinde gitmek |
swarm v.
|
|
159 |
General |
ana hatlarını şema halinde göstermek |
outline of v.
|
|
160 |
General |
gruplar halinde düzenlemek |
arrange into groups v.
|
|
161 |
General |
akın halinde gitmek |
stream v.
|
|
162 |
General |
bir bütün halinde toplamak |
embody v.
|
|
163 |
General |
bir şeyi ince bir tabaka halinde sürmek |
spread something thin v.
|
|
164 |
General |
tefrika halinde yayımlamak |
serialize v.
|
|
165 |
General |
sıra halinde olmak |
range v.
|
|
166 |
General |
buhar halinde çıkmak (bir şeyden) |
steam v.
|
|
167 |
General |
ince tabakalar halinde dökülmek |
flake off v.
|
|
168 |
General |
temas halinde bulunmak |
keep in touch v.
|
|
169 |
General |
maddeler halinde sıralamak |
specify v.
|
|
170 |
General |
(arılar) oğul halinde kovandan ayrılmak |
swarm v.
|
|
171 |
General |
yapraklarından buhar halinde nem vermek (bitki) |
transpire v.
|
|
172 |
General |
tek sıra halinde çıkmak |
file out v.
|
|
173 |
General |
sürü halinde yüzmek (balık) |
school v.
|
|
174 |
General |
belirli bir sıra halinde geçmek |
parade v.
|
|
175 |
General |
dalgalar halinde yayılmak |
surge v.
|
|
176 |
General |
sürü halinde gitmek |
herd v.
|
|
177 |
General |
takım halinde yapmak |
team v.
|
|
178 |
General |
sürü halinde gitmek |
run v.
|
|
179 |
General |
kanun halinde toplamak |
codify v.
|
|
180 |
General |
met halinde olmak |
flow v.
|
|
181 |
General |
kendi halinde olmak |
keep to oneself v.
|
|
182 |
General |
irtibat halinde olmak |
be in touch with v.
|
|
183 |
General |
irtibat halinde olmak |
be in contact with v.
|
|
184 |
General |
maddeler halinde düzenlemek |
itemise v.
|
|
185 |
General |
maddeler halinde düzenlemek |
itemize v.
|
|
186 |
General |
ayrı ayrı katmanlar halinde düzenlemek |
stratify v.
|
|
187 |
General |
toz halinde bir maddeyle kaplamak |
dust v.
|
|
188 |
General |
federasyon halinde birleştirmek |
federate v.
|
|
189 |
General |
formül halinde ifade etmek |
formulate v.
|
|
190 |
General |
ihtiyaç halinde kullanmak için hazırda tutmak |
put somebody on stand-by v.
|
|
191 |
General |
evreler halinde sunmak |
phase v.
|
|
192 |
General |
evreler halinde hazırlamak |
phase v.
|
|
193 |
General |
görüşme halinde olmak |
be in contact with v.
|
|
194 |
General |
görüşme halinde olmak |
be in negotiation with v.
|
|
195 |
General |
kalabalık halinde gitmek |
throng v.
|
|
196 |
General |
iletişim halinde olmak |
be in communication with v.
|
|
197 |
General |
iletişim halinde olmak |
be in touch with v.
|
|
198 |
General |
trans halinde olmak |
be in trance v.
|
|
199 |
General |
hareket halinde olmak |
be on the move v.
|
|
200 |
General |
minyatür halinde yapmak |
miniaturize v.
|
|
201 |
General |
temas halinde olmak |
keep in contact v.
|
|
202 |
General |
görüşme halinde olmak |
be engaged in talks v.
|
|
203 |
General |
sıra halinde girmek |
file into something v.
|
|
204 |
General |
bağlantı halinde olmak/bulunmak |
stay in touch with v.
|
|
205 |
General |
temas halinde olmak |
stay in touch with v.
|
|
206 |
General |
çiftler halinde gitmek |
go in pairs v.
|
|
207 |
General |
görüşme halinde olmak |
be already engaged in talks with v.
|
|
208 |
General |
temas halinde olmaktan kaçınmak |
avoid contact with v.
|
|
209 |
General |
ikili takımlar halinde çalışmak |
work in two-man teams v.
|
|
210 |
General |
minyatür halinde yapmak |
miniaturise v.
|
|
211 |
General |
tefrika halinde yayımlamak |
serialise v.
|
|
212 |
General |
doğurma halinde olmak |
labour v.
|
|
213 |
General |
takım/ekip halinde çalışmak |
work as a team v.
|
|
214 |
General |
kalabalıklar halinde toplaşmak |
gather together v.
|
|
215 |
General |
kalabalıklar halinde toplaşmak |
crowd together v.
|
|
216 |
General |
kalabalıklar halinde toplaşmak |
gather together in large numbers v.
|
|
217 |
General |
sıra halinde yürümek |
defile v.
|
|
218 |
General |
biriyle iletişim halinde olmak |
keep in touch v.
|
|
219 |
General |
ışın halinde yayılmak |
radiate v.
|
|
220 |
General |
liste halinde sıralamak |
tabularise v.
|
|
221 |
General |
takım halinde yapmak |
team v.
|
|
222 |
General |
sıra halinde art arda gelmek |
cavalcade v.
|
|
223 |
General |
yüzlükler halinde ayırmak |
centuriate [obsolete] v.
|
|
224 |
General |
bölümler halinde düzenlemek |
chapter v.
|
|
225 |
General |
basamaklar halinde yükselmek |
tier v.
|
|
226 |
General |
kombinasyon halinde göstermek |
unite v.
|
|
227 |
General |
dökme malzemeyi bölerek birimler halinde işlemek |
unitise v.
|
|
228 |
General |
parti halinde bir araya getirmek |
batch v.
|
|
229 |
General |
parti halinde karıştırmak |
batch v.
|
|
230 |
General |
parti halinde işlemek |
batch v.
|
|
231 |
General |
ufak dalgalar halinde akmak |
lap v.
|
|
232 |
General |
ufak dalgalar halinde çarpmak |
lap v.
|
|
233 |
General |
sürerek ince ve düz bir tabaka halinde yaymak |
wipe v.
|
|
234 |
General |
tutamlar halinde bükmek |
wisp v.
|
|
235 |
General |
tutam halinde bükmek |
wisp v.
|
|
236 |
General |
ince tabakalar halinde metal |
leaf v.
|
|
237 |
General |
çete halinde dolaşmak |
wild v.
|
|
238 |
General |
kabarcıklar halinde patlamak |
blister v.
|
|
239 |
General |
(et) blok halinde kesmek |
block v.
|
|
240 |
General |
gevşek kıvrımlar halinde dizilmek |
blouse v.
|
|
241 |
General |
(kamu kaynaklarına erişimi olanlar ve yetkili konumda bulunanlar anlaşma halinde) dolandırıcılık yapmak |
bobol v.
|
|
242 |
General |
zihni derin düşünce halinde tutmak |
meditate v.
|
|
243 |
General |
özenli bir tefekkür halinde bulunmak |
meditate v.
|
|
244 |
General |
(gruplar halinde) bir yere yavaş yavaş hareket etmek |
migrate v.
|
|
245 |
General |
büyük bir grup halinde ilerletmek |
herd v.
|
|
246 |
General |
(dalga) köpükler halinde çatlamak |
break v.
|
|
247 |
General |
hareket halinde olmak |
bristle v.
|
|
248 |
General |
uyku halinde olmak |
hibernate v.
|
|
249 |
General |
(tütün yapraklarını) bağlayıcı olarak kullanmak için hamur halinde öğütüp tabaka halinde sıkıştırmak |
homogenize v.
|
|
250 |
General |
(tütün yapraklarını) bağlayıcı olarak kullanmak için hamur halinde öğütüp tabaka halinde sıkıştırmak |
homogenise v.
|
|
251 |
General |
çok küçük damlalar halinde yağmak |
mistle v.
|
|
252 |
General |
küçük parçalar halinde paylaştırmak |
morsel v.
|
|
253 |
General |
küçük parçalar halinde bölüştürmek |
morsel v.
|
|
254 |
General |
hareket halinde olmak |
move v.
|
|
255 |
General |
uyku halinde olmak |
hybernacle v.
|
|
256 |
General |
kitle halinde bir araya getirmek |
bulk v.
|
|
257 |
General |
çete halinde saldırmak |
gang v.
|
|
258 |
General |
basılan sayfaları grup halinde üretmek |
gang (up) v.
|
|
259 |
General |
büyük dalgalar halinde akmak |
riffle v.
|
|
260 |
General |
lokma halinde yutmak |
gobbet [obsolete] v.
|
|
261 |
General |
tabakalar halinde yerleştirmek |
dess [dialect] [uk] v.
|
|
262 |
General |
katmanlar halinde yığmak |
dess [dialect] [uk] v.
|
|
263 |
General |
tabakalar halinde biriktirmek |
dess [dialect] [uk] v.
|
|
264 |
General |
tabakalar halinde yerleştirmek |
dass [dialect] [uk] v.
|
|
265 |
General |
katmanlar halinde yığmak |
dass [dialect] [uk] v.
|
|
266 |
General |
tabakalar halinde biriktirmek |
dass [dialect] [uk] v.
|
|
267 |
General |
rüzgar halinde esmek |
gust v.
|
|
268 |
General |
kalabalıklar halinde akıp gitmek |
overflow v.
|
|
269 |
General |
yüksek duyarlılık ve kavrayış halinde olmak |
commune v.
|
|
270 |
General |
ince tabaka halinde sıvamak |
infilm v.
|
|
271 |
General |
art arda katmanlar halinde düzenlemek |
interleave v.
|
|
272 |
General |
çiftler halinde randevuya çıkmak |
double-date v.
|
|
273 |
General |
çiftler halinde buluşmak |
double-date v.
|
|
274 |
General |
(armacılıkta) kenarlara çift halinde dar şerit eklemek |
cotise v.
|
|
275 |
General |
küçük parçalar halinde vermek |
dole v.
|
|
276 |
General |
eşit parçalar halinde vermek |
dole v.
|
|
277 |
General |
düzineler halinde ayırmak |
dozen v.
|
|
278 |
General |
formül halinde ifade etmek |
draw v.
|
|
279 |
General |
rüzgarla savrulup yığınlar halinde birikmek |
drift v.
|
|
280 |
General |
(latince isim veya sıfat) hecesi yalın halden çok -in halinde olan |
increase v.
|
|
281 |
General |
(belgeyi) birden fazla orijinal nüsha halinde düzenlemek |
indent v.
|
|
282 |
General |
grup halinde haldır huldur ilerlemek |
pile v.
|
|
283 |
General |
çapraz kesit halinde göstermek |
cross-section v.
|
|
284 |
General |
dalgalar halinde yükselmek |
curl v.
|
|
285 |
General |
tanecikler halinde saçmak |
pepper v.
|
|
286 |
General |
çıkıntı yapmadan düz çizgi halinde uzanmak |
plane v.
|
|
287 |
General |
tek sıra halinde yürümek |
file v.
|
|
288 |
General |
belirli bir sürede küçük birimler halinde ilerlemek |
filter v.
|
|
289 |
General |
(kelime veya ifadeyi) harfleri birbirine yapışık olduğu için tek bir birim halinde yazmak |
flash v.
|
|
290 |
General |
kalabalıklar halinde akın etmek |
flush [obsolete] v.
|
|
291 |
General |
sert bir dalga halinde hareket etmek |
fly v.
|
|
292 |
General |
sprey halinde uygulamak |
fog v.
|
|
293 |
General |
(formaları) ciltlemek için dizi halinde toplamak |
gather v.
|
|
294 |
General |
grup halinde toplanmak |
gather together v.
|
|
295 |
General |
(tahıl veya saman) demetler halinde tırmıklamak |
gavel v.
|
|
296 |
General |
(tahıl veya saman) demetler halinde toplamak |
gavel v.
|
|
297 |
General |
eski halinde olmak |
preexist v.
|
|
298 |
General |
eski halinde olmak |
pre-exist v.
|
|
299 |
General |
kopup ince tabakalar halinde dökülmek |
scale (off) v.
|
|
300 |
General |
bölümler halinde ayırmak |
sectionize v.
|
|
301 |
General |
kesitler halinde ayırmak |
sectionize v.
|
|
302 |
General |
bölümler halinde ayırmak |
sectionise v.
|
|
303 |
General |
kesitler halinde ayırmak |
sectionise v.
|
|
304 |
General |
seriler halinde dizmek |
seriate v.
|
|
305 |
General |
seriler halinde düzenlemek |
seriate v.
|
|
306 |
General |
gerçekleri sıralayıp cevap halinde sunmak |
shape v.
|
|
307 |
General |
parçalar halinde kabuk dökmek |
shard v.
|
|
308 |
General |
toplayıp deste halinde bağlamak |
sheaf v.
|
|
309 |
General |
tabakalar halinde düşmek |
sheet v.
|
|
310 |
General |
biraz soğutulduktan sonra kısmen katılaşıp tabaka halinde kaşıktan kaymak |
sheet v.
|
|
311 |
General |
ince parçalar halinde kopmak |
shell v.
|
|
312 |
General |
merkezden yayılan ince çizgilerden oluşan bir desen halinde çatlamak veya parçalanmak |
spider v.
|
|
313 |
General |
noktalar halinde oluşturmak |
spot v.
|
|
314 |
General |
koro halinde söylemek |
chorus v.
|
|
315 |
General |
parçalar halinde |
pieced adj.
|
|
316 |
General |
tabakalar halinde dizilmiş |
delaminated adj.
|
|
317 |
General |
tefrika halinde yayımlanan |
serial adj.
|
|
318 |
General |
iki parça halinde |
bicuspid adj.
|
|
319 |
General |
salkımlar halinde yetişen |
bunchy adj.
|
|
320 |
General |
ince dilimler halinde |
flaky adj.
|
|
321 |
General |
ihtilaf halinde |
in dispute adj.
|
|
322 |
General |
kendi halinde |
placid adj.
|
|
323 |
General |
diyagram halinde |
diag adj.
|
|
324 |
General |
çizelge/tablo/liste halinde olan |
tabular adj.
|
|
325 |
General |
toz halinde |
pulverous adj.
|
|
326 |
General |
kendi halinde |
harmless adj.
|
|
327 |
General |
kabuğu ince pullar halinde dökülmüş (ağaç) |
exfoliated adj.
|
|
328 |
General |
sürü halinde yaşayan |
gregarious adj.
|
|
329 |
General |
alay halinde yapılan |
processional adj.
|
|
330 |
General |
demet halinde |
bunchy adj.
|
|
331 |
General |
sürü halinde yaşamayı seven |
gregarious adj.
|
|
332 |
General |
bantlar halinde |
zosteriform adj.
|
|
333 |
General |
toz halinde |
powdery adj.
|
|
334 |
General |
hareket halinde |
astir adj.
|
|
335 |
General |
çiftler halinde |
geminate adj.
|
|
336 |
General |
parçalar halinde |
fragmentary adj.
|
|
337 |
General |
yaprak halinde |
laminate adj.
|
|
338 |
General |
lamel şeklinde ince tabaka halinde |
lamellose adj.
|
|
339 |
General |
moda halinde |
in vogue adj.
|
|
340 |
General |
konserve halinde saklanmış |
canned adj.
|
|
341 |
General |
tohum halinde |
germinal adj.
|
|
342 |
General |
ölüm halinde |
moribund adj.
|
|
343 |
General |
eylem halinde |
in action adj.
|
|
344 |
General |
uyku halinde |
lethargic adj.
|
|
345 |
General |
parçalar halinde |
fragmental adj.
|
|
346 |
General |
tasavvur halinde |
notional adj.
|
|
347 |
General |
grup halinde yaşama eğilimi gösteren |
gregarious adj.
|
|
348 |
General |
cürmü meşhut halinde yakalanmış |
caught in the act adj.
|
|
349 |
General |
tek parça halinde |
massy adj.
|
|
350 |
General |
diyagram halinde |
diagraming adj.
|
|
351 |
General |
6 sıra halinde |
drawn up six deep adj.
|
|
352 |
General |
tabakalar halinde hazırlanmış |
laminary adj.
|
|
353 |
General |
parça halinde |
fragmentary adj.
|
|
354 |
General |
çalışma halinde |
underway adj.
|
|
355 |
General |
minyatür halinde |
in little adj.
|
|
356 |
General |
topluluk halinde |
gregarious adj.
|
|
357 |
General |
desteler halinde paketlenmiş |
packaged in bundles adj.
|
|
358 |
General |
ham halinde boyanmış |
ingrain adj.
|
|
359 |
General |
kendi halinde |
unobtrusive adj.
|
|
360 |
General |
kendi halinde |
composed adj.
|
|
361 |
General |
cetvel halinde düzenlenmiş |
tabular adj.
|
|
362 |
General |
topluluk halinde yaşayan |
gregarious adj.
|
|
363 |
General |
kendi halinde |
quiet adj.
|
|
364 |
General |
inşa halinde |
in process of construction adj.
|
|
365 |
General |
toz halinde |
pulverulent adj.
|
|
366 |
General |
taslak halinde olan |
rough adj.
|
|
367 |
General |
gaz halinde |
aeriform adj.
|
|
368 |
General |
daha yaprak halinde |
leafier adj.
|
|
369 |
General |
kendi halinde |
inoffensive adj.
|
|
370 |
General |
koma halinde |
comatose adj.
|
|
371 |
General |
en yaprak halinde |
leafiest adj.
|
|
372 |
General |
salkım halinde yetişen |
gregarious adj.
|
|
373 |
General |
özet halinde olan |
summary adj.
|
|
374 |
General |
toz halinde |
dusted adj.
|
|
375 |
General |
kendi halinde |
simple adj.
|
|
376 |
General |
hareket halinde |
under weigh adj.
|
|
377 |
General |
toz halinde |
dustlike adj.
|
|
378 |
General |
buhar halinde |
vaporish adj.
|
|
379 |
General |
iki sıra halinde düzenlenmiş |
distichous adj.
|
|
380 |
General |
sıfat halinde |
adjectively adj.
|
|
381 |
General |
sürü halinde |
gregarious adj.
|
|
382 |
General |
seri halinde olan |
serial adj.
|
|
383 |
General |
kök halinde olan |
radical adj.
|
|
384 |
General |
çizelge halinde |
tabular adj.
|
|
385 |
General |
tablo halinde |
tabular adj.
|
|
386 |
General |
liste halinde |
tabular adj.
|
|
387 |
General |
kendi halinde |
innocuous (person) adj.
|
|
388 |
General |
tabakalar halinde bulunan |
stratiform adj.
|
|
389 |
General |
rekabet halinde olmayan |
noncompeting adj.
|
|
390 |
General |
gruplar halinde olmayan |
nongregarious adj.
|
|
391 |
General |
gruplar halinde olmayan |
nonsocial adj.
|
|
392 |
General |
cam halinde |
vitreous adj.
|
|
393 |
General |
ışınlar halinde gönderilmiş |
radiated adj.
|
|
394 |
General |
kangal halinde |
coiled adj.
|
|
395 |
General |
tabakalar halinde |
stratified adj.
|
|
396 |
General |
yığın halinde |
glomerate adj.
|
|
397 |
General |
akkor halinde |
glowing adj.
|
|
398 |
General |
ismin -e halinde olan |
datival adj.
|
|
399 |
General |
kendi halinde |
simple-hearted adj.
|
|
400 |
General |
savaş halinde |
belligerent adj.
|
|
401 |
General |
kollektif birlik halinde |
corporate adj.
|
|
402 |
General |
ince levha halinde |
laminar adj.
|
|
403 |
General |
ince tabaka halinde |
laminar adj.
|
|
404 |
General |
ince yaprak halinde |
laminar adj.
|
|
405 |
General |
yapraklar halinde |
laminar adj.
|
|
406 |
General |
toz halinde |
pulverized adj.
|
|
407 |
General |
hareket halinde |
travelling adj.
|
|
408 |
General |
yolculuk halinde |
travelling adj.
|
|
409 |
General |
tefrika halinde yayımlanan |
published serially adj.
|
|
410 |
General |
hareket halinde |
on-the-go adj.
|
|
411 |
General |
damlalar halinde dağıtılmış |
sprinkled adj.
|
|
412 |
General |
kor halinde |
baking adj.
|
|
413 |
General |
külçe halinde |
chunky adj.
|
|
414 |
General |
özet halinde |
compendious adj.
|
|
415 |
General |
ismin e halinde olan |
dative adj.
|
|
416 |
General |
eğri halinde |
curvilinear adj.
|
|
417 |
General |
sıralar halinde düzenlenmiş olan |
tiered adj.
|
|
418 |
General |
kendi halinde |
aloof adj.
|
|
419 |
General |
yolculuk halinde |
traveling adj.
|
|
420 |
General |
hareket halinde |
traveling adj.
|
|
421 |
General |
diyagram halinde |
diagramming adj.
|
|
422 |
General |
buhar halinde |
vapourish adj.
|
|
423 |
General |
gruplar halinde olmayan |
non-social adj.
|
|
424 |
General |
toz halinde |
pulverised adj.
|
|
425 |
General |
teyakkuz halinde |
hypervigilant adj.
|
|
426 |
General |
patlama halinde |
aburst adj.
|
|
427 |
General |
hareket halinde |
abroach [obsolete] adj.
|
|
428 |
General |
taş yığını halinde |
cained adj.
|
|
429 |
General |
faaliyet halinde |
activate adj.
|
|
430 |
General |
gaz halinde |
airlike adj.
|
|
431 |
General |
birçok tabakadan oluşan bir yığın halinde yayılmış (bez, kumaş) |
laid up adj.
|
|
432 |
General |
tabakalar halinde |
lamellary adj.
|
|
433 |
General |
tabakalar halinde |
lamellate adj.
|
|
434 |
General |
tabakalar halinde |
lamellated adj.
|
|
435 |
General |
tabakalar halinde |
lamellose adj.
|
|
436 |
General |
gelişme halinde |
nascent adj.
|
|
437 |
General |
sürekli tüketim halinde olan |
non-durable adj.
|
|
438 |
General |
külçe halinde |
nuggety adj.
|
|
439 |
General |
üç eş parça halinde olan |
tergeminous adj.
|
|
440 |
General |
sıra halinde dizili olmayan |
astichous adj.
|
|
441 |
General |
topak halinde |
floccular adj.
|
|
442 |
General |
yumak halinde |
floccular adj.
|
|
443 |
General |
kendi halinde |
unoffensive [obsolete] adj.
|
|
444 |
General |
katmanlar halinde düzenlenmiş |
banked adj.
|
|
445 |
General |
yığın halinde |
batch adj.
|
|
446 |
General |
parti halinde |
batch adj.
|
|
447 |
General |
yığın veya parti halinde kullanıma ait |
batch adj.
|
|
448 |
General |
yığın veya parti halinde kullanıma dair |
batch adj.
|
|
449 |
General |
yığın veya parti halinde kullanıma yönelik |
batch adj.
|
|
450 |
General |
göreceli olarak büyük bir küme halinde olan |
macroaggregated adj.
|
|
451 |
General |
kendi halinde |
visceral adj.
|
|
452 |
General |
kor halinde |
living adj.
|
|
453 |
General |
çift halinde görülen |
bigeminal adj.
|
|
454 |
General |
birlikler halinde sıralanmış |
legioned adj.
|
|
455 |
General |
şeritler halinde yağı olan |
marbled adj.
|
|
456 |
General |
blok halinde |
block adj.
|
|
457 |
General |
küçük damlalar halinde yağan |
meazling [obsolete] adj.
|
|
458 |
General |
tek ve kesintisiz bir parça halinde saran |
wrapround adj.
|
|
459 |
General |
kendi halinde mükemmel olan |
holy adj.
|
|
460 |
General |
kendi halinde değerli olana yaraşan |
holy adj.
|
|
461 |
General |
uyku halinde olan |
moribund adj.
|
|
462 |
General |
tek parça halinde |
globular adj.
|
|
463 |
General |
topak halinde |
glomerous [obsolete] adj.
|
|
464 |
General |
sıralar halinde düzenlenmiş |
multiserial adj.
|
|
465 |
General |
diziler halinde düzenlenmiş |
multiserial adj.
|
|
466 |
General |
sekizli gruplar halinde |
octuple adj.
|
|
467 |
General |
en iyi halinde olmayan |
off adj.
|
|
468 |
General |
ilerleme halinde olan |
on-line adj.
|
|
469 |
General |
topak halinde |
rolled adj.
|
|
470 |
General |
yumak halinde |
rolled adj.
|
|
471 |
General |
tomar halinde |
rolled adj.
|
|
472 |
General |
harabe halinde olan |
ruinous adj.
|
|
473 |
General |
özet halinde |
compendiarious adj.
|
|
474 |
General |
savaş halinde olan |
batailled adj.
|
|
475 |
General |
iki sıra halinde düzenlenmiş |
distich adj.
|
|
476 |
General |
kümeler halinde büyüyen |
clustery adj.
|
|
477 |
General |
sütunlar halinde düzenlenmiş |
columniated adj.
|
|
478 |
General |
sıralar halinde dizilmiş |
coursed adj.
|
|
479 |
General |
yığın halinde |
piled adj.
|
|
480 |
General |
temas halinde olan |
contingent [obsolete] adj.
|
|
481 |
General |
sık kümeler halinde büyüyen |
fascicled adj.
|
|
482 |
General |
yoğun kümeler halinde çiçeklenen |
fascicular adj.
|
|
483 |
General |
sık kümeler halinde olan |
fasciculate adj.
|
|
484 |
General |
beşli gruplar halinde düzenlenmiş |
pentomic adj.
|
|
485 |
General |
toz halinde |
powdry [obsolete] adj.
|
|
486 |
General |
iki ya da dörde katlanmış yapraklar halinde üretilmiş |
folio adj.
|
|
487 |
General |
sıralar halinde olan |
ordinate adj.
|
|
488 |
General |
tabaka halinde |
pliform adj.
|
|
489 |
General |
kıvrım halinde |
pliform adj.
|
|
490 |
General |
devamlı hareket halinde |
seething adj.
|
|
491 |
General |
seri halinde olan |
seriatim adj.
|
|
492 |
General |
slaytlar halinde sunulan |
slide show adj.
|
|
493 |
General |
bulamaç halinde |
slubby [dialect] adj.
|
|
494 |
General |
uyku halinde |
slumberous adj.
|
|
495 |
General |
uyku halinde |
slumbrous adj.
|
|
496 |
General |
köz halinde yanma |
smoldering [us] adj.
|
|
497 |
General |
köz halinde yanan |
smouldering [uk] adj.
|
|
498 |
General |
köz halinde yanan |
smouldry adj.
|
|
499 |
General |
avlanma halinde |
prowling adj.
|
|
500 |
General |
eğri halinde olan |
streamlined adj.
|
|